Dr. Agâh Oktay GÜNER'in 13 Ekim 2016 tarihli, YENİÇAĞ Gazetesi'nde yayınlanan Köşe Yazısı: "DEVLET ADAMI"


DEVLET ADAMI
Günümüzün dünyasında "Devlet Adamı" denilecek kalite ve seviyeyi bulmak çok zor. Siyaset adamı çok... Devlet adamları ve siyaset adamları arasında o kadar çok fark var ki.

Siyaset adamı için günü kurtarmak çok önemlidir. İçinde bulunduğu zamanın başarıları ile mutludur. Halbuki devlet adamı aldığı her kararın, söylediği her sözün  en az 50 yıl sonraki neticelerini düşünür. Asla yazılı metin olmadan basın toplantısı yapmaz. Daima sakin, karşısındakini dinlemeye önem veren bir üslup içindedir. Zamanın getireceklerini, götüreceklerini iyi hesaplayan bir mantığın sahibidir. Devlet adamı milli dilini mükemmel konuşur ve yazar. Bir dilin edebiyatını, şiirini, romanını, nesrini  tanımadan O'na hakim olmak , O'nu güzel konuşmak  mümkün değildir. Bunun en güzel, en güçlü örnekleri Atatürk, A. Lincoln ve General De Gaulle'dir. Bugün Türkiye'de Atatürk çapında Türkçeyi konuşan, yazan bir devlet adamımız yok.

Çanakkale Aydos tepesinden Madam Corinne'e yazdığı mektup;

"Çanakkale savaşının  içinde Aydos tepesindeyim. Başımın üstünden  insan başları, kolları, ayakları uçuyor.   Ölmek ve öldürmekten ibaret bir hayatım var. İnsani değerleri, güzellikleri öylesine özledim ki... Bu mektubu size getiren arkadaşıma lütfen bir roman listesi veriniz.  Aşkı, sevgiyi, insana saygıyı, insanlığa hürmeti telkin eden eserler olsun. Burada siper içinde fener ışığında okuyacağım. Savaşın bize unutturduğu güzellikleri yeniden yaşamak istiyorum."

Madam Corinne; listeyi hazırlar, görevli subay kitapları alır, M. Kemal'e getirir. O bu kitapları siperde gazlı idare lambasının ışığında sabaha kadar okur.

Uzmanlığa saygılıydı
Atatürk bütün çalışmalarında çok titizdir. En küçük bir problemi bile tesadüfe bırakmaz. Planlarını, programları inandığı, karakterli ve ehliyet sahibi kişilerle mutlak müzakere ederdi. Uzmanlığa büyük saygısı vardı.

Dil konusundaki çalışmaları çok tenkit edilmiştir. Ancak işin aşırılığa vardığını görünce çalışmaları durdurmuş, "Halkın  konuştuğu Türkçe en güzel Türkçedir" demiştir. Dil kurultaylarının en sıcak çalışma dönemlerinde   İstanbul'da karşılaştığı Y. Kemal'e "Bizim dil çalışmalarımıza niçin katılmıyorsunuz? Buyurun, ilminizden istifade edelim" deyince  Y. Kemal; "Paşam, affedin ben bu konuların cahiliyim" diye cevap verir. Çalışmalar biter, yine karşılaşırlar. Atatürk; "Sizin cehliniz, bizim ilmimizi yendi" der.

Atatürk Türk tarihinin bütünüyle ele alınmasını karanlıkta kalmış bütün konuların aydınlatılmasını istiyordu. Tarih kongreleri bu amaçla toplandı, çok önemli sonuçlara  ulaşıldı.

Atatürk kongrelerde başladığı bu değerli çalışmaları kurumsallaştırmış, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'nu kurmuştur. Her iki kuruma da  İş Bankası'nın gelirinin bir bölümünü bağışlamıştır.

Ekonomik kalkınmada  kaynakların israf edilmemesi, devletin öncelikle her türlü gösteriş harcamasından uzak durması, vatandaşın düğünlerde ölçülü olması yolundaki; "Men'i İsrafat Kanunu" konunun ne kadar ciddi bir üslupla ve bütün yönleriyle ele alındığını  gösteriyor.

Eğitim gelecek zamanları kucaklayacak şekilde  düzenlenmişti. Laik, ilime dayalı, okuyan, araştıran, düşünen bir gençlik istiyordu. Yurt dışına gönderilen gençlerle bizzat Atatürk meşgul oluyordu. O insanına böylesine sahipti. Atatürk Orman Çiftliği, toprağına da nasıl sahip olduğunun canlı örneğidir.

Normandiya çıkarmasından sonra  General De Gaulle Fransa'yı Alman işgalinden kurtarmıştı. Bu mükemmel yetişmiş asker lider adamı  siyaset bekliyordu. De Gaulle  Fransa tarihini mükemmel biliyordu. Fransız dilini kullanışındaki güç, ifadelerinin berraklığı lügatlerde kelimenin en güzel kullanımına örnek olarak gösteriliyordu. Üniversitede demokrasiye inanmış araştırmacı, ilim haysiyeti olan bir kadro yerleştirdi ve yetişmesine yardımcı oldu. Ekonomisini "Demokratik Planlama"ya teslim etti. Rusya'daki merkezi planlamayı yerinde incelemek üzere  Prof. François Perroux'u Moskova'ya gönderdi. Perroux dönüşünde Paris'te "Demokratik Planlama"yı gerçekleştirdi. Plan kamu kesimi için emredici, özel sektör için yol göstericiydi. Türkiye de bu modeli benimsemiş, "Demokratik Planlama"ile çok büyük başarılar sağlamıştır.

Devlet adamı birleştirici olmalıdır. İcabında canı pahasına... A.Lincoln siyahların köleliğini kaldırdı. Fanatik bir beyaz O'nu tiyatro salonunda tabanca ile vurarak öldürdü. Lincoln'ün cesareti, dürüstlüğü, insan haklarına mutlak saygısı  yanında gençlere hitap ederken kullandığı şu cümle  Devlet adamlığının eşsiz çerçevesi oluyor; "Sevgili gençler gemilerinizi  sahillerinin köpüğü kirlenmemiş denizlere götürün!"

Yazan: Dr. Agâh Oktay GÜNER

    

Döviz Fiyatları

ANKARA'da 3 Günlük Hava Durumu

Başkanımız

Köşe Yazıları

Gazete 1. Sayfaları

Röportajlar

Son Eklenen Video

Konferans Formu