Bataktan Çıkmanın Çaresi | 15.12.2016


Terör şahmeran katilliği ile yeni kurbanlar almaya devam ediyor. Hemen herkeste aynı soru: "Ne yapacağız?" Teröre karşı; dış politika, iç politika ve güvenlik önlemleri beraber düşünülmelidir. Bir plan bütünlüğünde birlikte uygulanmalıdır. Asla paniğe kapılmak yoktur.

Dış siyaset, iç kuruluş ve iç siyasete dayandırılmak zorunluluğundadır; yani iç kuruluşun kaldıramayacağı genişlikte bir dış siyaset olmamalıdır. "Türkiye Orta Doğu'nun sahibi, lideri ve hizmetkârı olmaya devam edecektir.", "Türkiye Orta Doğu'da yeni bir düzen kuracak" gibi ifadeler Orta Doğu ülkelerinde tepki uyandırmıştır. Türkiye'nin Panislamcı, yayılmacı bir politikaya hazırlandığı endişelerine yol açmıştır. Cumhuriyetten itibaren Türkiye Orta Doğu'da tarafsızlık politikası izliyordu. AKP iktidarı ile birlikte bu politika bir kenara itilip, mezhepçi, İhvan hareketinin izdüşümünde bir dış politika izlenmeye başlanmıştır. Bu gelişme Suriye krizi ile birlikte daha da ağırlaşmış ve Türkiye bölgedeki tarafsızlığını kaybetmiştir. Neticede Türkiye'nin Orta Doğu bölgesine bakışındaki genel politika olan "Araplar arası anlaşmalarda taraf tutmama" politikası terk edilmiştir.

AKP'nin ikinci dönemi ile birlikte, Orta Doğu bölgesinin sorunları karşısında izlenen; statükocu ve Türkiye'nin güvenliğini gücü oranında korumaya yönelik geleneksel anlayış değişmiştir.

İstihbaratımız mı zayıf
 Aslında terör eylemleri, dünyanın hiç bir ülkesinde tamamen engellenemiyor. Dünyanın en iyi istihbarat örgütlerinden biri olduğu iddia edilen MOSSAD'a rağmen İsrail de terörle muhatap olmaya devam ediyor. Gelişmiş ülkelerin hemen hepsi güvenlik ve istihbarat örgütlerine rağmen terörün korkunç yüzüyle karşılaşıyorlar. Ancak Türkiye'de istihbaratta bir zafiyet olması ihtimali ağır basıyor.

Bugün MİT'in ve Emniyet güçlerinin elindeki teknolojik imkânların çok iyi olduğunu tahmin ediyorum. Ama sadece teknoloji iyi istihbarat için yeterli değil. Ayrıca, günümüz şartlarında teknoloji sadece bu kuruluşlar tarafından değil, terör örgütleri tarafından da kullanılıyor. İnsan faktörü çok önemli. Tecrübeli personelin hemen hepsinin bir şekilde saf dışı olduğu anlaşılıyor. Bu alanda liyakat çok önemli olduğu gibi tecrübe de onun kadar önemlidir. Gayet iyi tahsil görmüş, kabiliyetli  şahıslar bile belirli bir süre geçmeden yeterli hale gelemezler.

Sınırlar eleğe döndü
Türkiye'de son dönemde katliam haline gelen terör olaylarının artışında iç ve dış politikada yapılan hatalar başlıca sebeptir. İç işlerine müdahale etmeye kalktığımız devletler irtibatlı oldukları terör örgütlerini aleyhimize harekete geçirmiştir. Irak'taki ve Suriye'deki durum terörü beslemektedir. Suriye'nin dış politikasında terörü araç olarak kullanan bir ülke olduğu; Hafız Esad döneminde sabittir. A. Öcalan yıllarca bu ülkede barınmıştır. Türkiye'nin kararlı tutumuyla Öcalan 1998 yılında Suriye'den çıkarılmış ve Adana Mutabakatı ile teröre karşı iş birliğinde belirli bir noktaya gelinmiştir. Sonrası malum. Suriye ile ilişkiler bu gerçekler bilinerek belli bir çizgide devam etmiştir. AKP iktidarı Suriye'yi kardeş, dost ülke ilan etmiş, B.Esad ile T.Erdoğan eşleri ile birlikte tatile çıkmıştır. 2009'da vize kaldırılmış, başlatılan "Açılım" projesiyle de sınırlar elek haline gelmiştir. Sonra Suriye yönetiminin insan haklarına saygı göstermediği belirtilerek rejime karşı cephe alınmış, Suriye rejiminin muhalifleri desteklenmeye başlamıştır. Suriye'deki iç savaş, Türkiye'deki terör eylemlerinin büyüklüğünde önemli rol oynamaktadır...

Eski dost hasım oldu
Türkiye IŞİD ve El Nusra gibi fundamentalist örgütlere yakın bir tablo çizdiği için ABD bölgede PYD'yi müttefik olarak seçti. Şimdi TSK, IŞİD'e karşı operasyonlar yapıyor ve IŞİD de Türkiye'yi önemli hedeflerinden biri ilan etmiş bulunuyor.

Bu arada IŞİD tehdidi altındaki Süleyman Şah Türbesi taşınırken PYD'den destek alındı, PYD lideri Salih Müslüm ile Türkiye'de görüşmeler yapıldı. Bugün ciddi bir hasım...

Terörle mücadelede en önemli hususlardan biri de mali kaynakları kurutmaktır. Mali kaynaklar; uyuşturucu ticareti, kaçakçılık, fidye, haraç, gibi yollarla sağlanmaktadır. Bunlar da genel olarak bir ya da bir kaç devletin desteğiyle yürümektedir. Bu çerçevede terör ve terör örgütlerinin bir veya birden fazla devlet tarafından bir dış politika aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Terörün araç olarak kullanıldığı bütün topraklarda ortak bir kader vardır: Siyasi, ekonomik istikrarsızlık ve olağan sonuçları.

Bu bataktan çıkmanın birinci çaresi Cumhuriyetin devlet anlayışına dönmektir. Aksi tutum ve davranışların sonu hüsrandır.

    

Döviz Fiyatları

ANKARA'da 3 Günlük Hava Durumu

Başkanımız

Köşe Yazıları

Gazete 1. Sayfaları

Röportajlar

Son Eklenen Video

Konferans Formu