Dış politika ve terör | 09 Ağustos 2012


Yeniçağ’ın haberine göre: “İran devrim muhafızları resmi internet sitesine konuşan tümgeneral Firuz Abadi, Suriye’ye komşu bazı ülkelerin (büyük şeytan) Amerika’nın hedefleri doğrultusunda hareket ettiklerini iddia etti ve bunun doğru bir yaklaşım olmadığını söyledi. İranlı general; (bu ülkeler bu yaklaşıma devam ederlerse Suriye’den sonra sıranın Türkiye ve onlara geleceğini bilmeliler) dedi. Suriye’de akan kandan Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın sorumlu olduğunu ileri süren tümgeneral Firuz Abadi; dostlarımızı uyarıyoruz. Sakın ki bu üç ülke El Kaide terörizminin yayılma kurbanı olmasınlar” diye konuştu.
Türkiye’nin Irak cephesinden sonra yeni açılan Suriye cephesinden de ateş çemberine alındığını görmek zorundayız. İranlı yetkilinin demeçlerine öfke duymak yerine bu demeçlerdeki gerçek payını araştırıp görmemizde bizim açımızdan çok büyük faydalar vardır. Öncelikle dış politikamızla ilgili genel bir değerlendirme yapmanın elzem olduğunu artık görmeliyiz.
Temel yanlışımız “Amerikalı şeytanı” dost bilme gafletimizdedir. Bütünüyle Orta Doğu’yu yeniden şekillendirme iddiasıyla yola çıkan “BOP” un sahibi ve takipçisi olan ABD, bu bölgenin başta petrol olmak üzere yeraltı servetlerini kullanma uğruna her şeyi çiğnemekte, ezmektedir.
2002 yılında Türkiye Silahlı Kuvvetleri ve emniyet güçleri terörü sıfır noktasına indirmeyi başarmıştı. AKP’nin 10 yıllık iktidarında terör tırmanmış, verdiğimiz şehit sayısı 1163’e ulaşmıştır. Bu korkunç kayıp karşısında terörle mücadelede başarılıyız demek mümkün müdür? Yaptığımız yanlışları ne zaman göreceğiz? Çok kısa bir eğitimden sonra gencecik evlatları terör bölgesine göndermek hatasından neden kurtulamadığımızı sormak istiyorum.
Terörle mücadelede milli bütünlük sağlanamamıştır. İç cephe milli direniş ne yazık ki çok ihmal edilmiş, hatta iktidar yetkilileri tarafından kırılmıştır. “Bir bayrak rüzgâr bekliyor” şiirine okul kitaplarında tahammül edemeyen zihniyet, Avrupa Birliği böyle istiyor mavalıyla milli değerler sisteminin altını oymayı iş edinmiştir. Konuşmalarında Cumhuriyeti kuran, devletin sahibi Türk varlığı, küsurat bir unsur haline getirildi. Böylece psikolojik savaşın ana direklerinden en önemlisi durmaksızın kemirildi. Bu da yetmedi. Ordu millet anlayışıyla silahlı kuvvetlerini seven ve ona güvenen milletin ordusunun itibarı darbeler bahanesiyle aralıksız törpülendi. Göğüs göğüse teröristlerle çarpışarak rütbe almaya hak kazanmış askerler, akıl ötesi suçlamalarla yaralandı, yıpratıldı. Irak ordusunun dağılmasından sonra silahlarını ele geçiren PKK’nın ulaştığı güç görülemedi. Hatta öylesine akıl almaz bir gaflete düşüldü ki, iddialar doğru ise Suriye cephesinde çarpışanlara Türkiye tarafından verilen ileri teknoloji ile üretilmiş silahların, yarın PKK’nın eline geçeceği düşünülmedi.
Irak cephesindeki terörle mücadele bu halde iken buna bir de Suriye iç savaşında taraf olmayı eklemenin siyasi deha(!) ile anlaşılması mümkündür. Ancak biz normal akılla hiçbir şey anlayamadık.
ABD Başkanı elindeki sopayla söyleyeceğini apaçık söylüyor. Emirlerime uyun, yoksa ben sizi sopayla yola getirmesini bilirim. Tarihimizin hiçbir döneminde böylesine bir hakarete uğramadık.
Yunan topçusu Polatlı’yı döverken TBMM açıktı. Mustafa Kemal Paşa lüzum gördüğü an kürsüye çıkıyor ve Meclis’i aydınlatıyordu. Meclis üyeleri tam bir vatanperverlik içerisinde tenkitlerin en sertini yapıyor, bu yiğit ve cesur sözleri Mustafa Kemal sabırla dinliyor ve ortak akılda birleşiliyordu. Bize göre Meclis açılmalıdır. Bütün yanlışlar ve bütün doğrular dile getirilmelidir. Öncelikle 16 gündür Türk Silahlı Kuvvetlerine Şemdinli’de direnen PKK’nın kullandığı ağır silahlar oraya nasıl taşınmıştır? Demek ki istihbaratımız yetersizdir. İkincisi hiçbir işe yaramayan bu karakolların yerine, zırhlı araçlar içerisinde sınırları belli yerleri tarayacak seyyar karakol sistemi kurmak, bugünkü sabit ve perişan barakalı uygulamadan çok daha iyi olmayacak mıdır?
Ayrıca acemi er eğitimi almış askerler yerine, belli eğitime sahip, çok iyi gerilla olarak yetişmiş, bölgeyi coğrafi şartları ile mükemmel tanıyan özel birlikler teşkil ederek terörün kökü kurutulabilir.
Suriye cephesinde ise oradaki Türk varlığını koruma yolunda sızma hareketleriyle her türlü tedbir alınabilir. Bu konuda İsrail’in uygulamalarını görmekte fayda vardır. Dünya kamuoyunda Suriye’deki iç savaşın tarafı olduğumuz intibaını silmek zorundayız.
İktidar sabırlı, soğukkanlı, anlayışlı olmalıdır. Gururla zayıflığın, ikiz kardeş olduğunu unutmayalım.

    

Döviz Fiyatları

ANKARA'da 3 Günlük Hava Durumu

Başkanımız

Köşe Yazıları

Gazete 1. Sayfaları

Röportajlar

Son Eklenen Video

Konferans Formu