Gerçeği görelim | 20 Eylül 2012


Türkiye üstü örtülü bir savaş yaşıyor. ABD, Endonezya’da uyguladığı taktiği aynen bizde de uyguluyor. Endonezya’da ne olmuştu? Tamil gerillaları ayrılmak ve ayrı devlet olmak istiyordu. ABD her yolu, bu arada ajanlarını da kullanarak ayrılıkçı gerillalara yardım etti. Önünde en büyük engel ordu idi.
Silahlı kuvvetlerin itibarını yıkarak bu engeli aştı. Ordu, itibarsız, sıradan bir kurum haline getirildi. Kendine duyduğu saygıyı kaybetmiş bir ordu zafer elde edemez. Nitekim, silahlı kuvvetler Tamil gerillalarını temizleyemedi. Bölücüler karşısında gücünü gösteremedi. ABD’nin istediği olmuş, Endonezya bölünmüştü. Türkiye’de Deniz Kuvvetleri’ne yapılanları gazetelerde okurken aklıma Endonezya geldi. Biz akıllı olmaya mecburuz. Akıllı adam başkalarının tecrübelerinden, akılsızlar da kendi tecrübelerinden istifade edermiş. Endonezya örneği ve Amerikan dostluğu ortada...
Her gün sivil veya askerî bir ABD yetkilisi Türkiye’ye geliyor. “Saldırın şu Suriye’ye işini bitirin!” derken içlerinden de “Biz de sizin işinizi bitirelim” diyorlardır.
Allah, Ak Parti’nin sonunu İttihat ve Terakki’ye benzetmesin. İttihat ve Terakki biterken liderleri vatanın dışına kaçtı. Ermeni teröristlerin kurşunuyla can verdi. İmparatorluk yok oldu. AKP bu tecrübeyi görmeli, basiretle değerlendirmelidir. Türkiye, Suriye ile silahlı bir çatışmaya asla girmemelidir.
Suriye’nin Türkiye’ye dostluk yapmadığı, yıllarca PKK’ya destek verdiği, Abdullah Öcalan’ı ülkesinde barındırdığı bilinen bir gerçektir. Ancak, bu gerçeğe rağmen iktidar, Suriye ile ilişkileri geliştirmekte bir beis görmemiş, hatta kardeş olduğumuzu ilan ederek vizeleri kaldırmış, Başbakan eşi ile birlikte Beşşar Esad ailesi ile tatile bile çıkmıştır. O tarihten bu yana Suriye’de iktidar değişmemiştir. Yönetim şekli değişmemiştir. Değişen hiçbir uygulama yoktur. Peki.. Değişen nedir de B.Esad bir numaralı hedefimiz haline gelmiştir?
Kısacası ifratla tefrit arasında gidip gelmemek lazım. Suriye terörü dış politika aracı olarak ustaca kullanan dikkatle izlenmesi gereken bir komşumuz. Ama B. Esad gitsin diye savaş çığlıkları atmanın da bir mantığı yok. Suriye başta olmak üzere İran, Irak ve İsrail ile ilişkilerimizde geldiğimiz nokta PKK’ya desteğin tehlikeli boyutlarda artmasına yol açmıştır. Hükümet her gün Suriye’deki olaylardan bahsederken, Türkiye’de onlarca vatan evladı şehit düşmektedir. Herkes sorumluluk duygusuyla hareket etmelidir. İktidarın birinci sorumluluğu kendi vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumaktır. Aynı şekilde medyanın da daha bilinçli davranması gerekmektedir. Diyarbakır’a muhtelif üslerden 25 jet uçağının geldiğini ve PKK kamplarının vurulacağını fotoğraflı haber yapmak hangi akılla savunulur? Bu bir bakıma “geliyorlar, kaçın!” ihbarıdır. Sorumluluk duygusundan mahrum olanlar güçlü olamazlar. Zırhlı otobüsü tamir ettirecek para olmadığı için polisleri zırhsız araçla gönderip ölümün kucağına atmak ne büyük bir sorumsuzluk hatta vicdansızlık örneğidir.
Bugünkü şartlarda dikkatsizlik affedilemez. Dikkatsizlik, vereceği zararlarla pişmanlığın başlangıcı olur. Cengiz Han; “Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi düşürür. Bir yiğit düşerse bir ordu bozulur” diyor. Hata, noksan bir çivi kadarsa biz onu bir ordu görelim.
Milletin ve tarihin Sayın Başbakan’dan beklediği bu şuurla hareket ederek terörü bitirmesidir. Başbakan bu mesuliyeti ancak devletin bütün kurumlarını kucaklayarak yerine getirebilir. Gerçeği görelim; savaş şartlarında yaşıyoruz!..

    

Döviz Fiyatları

ANKARA'da 3 Günlük Hava Durumu

Başkanımız

Köşe Yazıları

Gazete 1. Sayfaları

Röportajlar

Son Eklenen Video

Konferans Formu