Heder olan on yıl | 02.08.2012


İktidar Partisi’nin devletimizin dış politikasını, sorumlu olduğu on yılda nereden nereye getirdiğini görmenin zamanı gelmiştir. AKP, devletin memurlarına, yüksek kademe bürokratlarına çok yanlış bakan bir anlayışla hükümet oldu. Tecrübeli kadroları ellerindeki arşiv malzemesiyle dinlemek ve stratejileri onlarla birlikte tespit etmek yerine, “Ben her şeyi bilirim” zihniyeti yönetime hakim oldu. Fark etmediler ama felaket burada başladı. Dış siyaset düzenlenirken sorumlu kadroların fikirleri sorulsa, düşünceleri dinlenilse idi on yılın bilançosu iflasla sonuçlanmazdı.
On yıl önce hiçbir devletin uçağını düşürmeye cesaret edemeyeceği bir Türkiye vardı. Sayılan, çekinilen bir devlet idik. AKP’nin iktidar döneminde askerimizin başına çuval geçirildi. Gazze’ye yardım gemisinde 8 yurttaşımız öldürüldü, uçağımız Suriye tarafından düşürüldü. Bunların hiç birisinde NATO yanımızda değildi. Baş müttefikimiz sandığımız ABD, askerlerimize en ağır hakareti yapabildi. Bunun karşılığında “İncirlik’i kapatıyoruz” demek yerine Malatya’yı İsrail’in yüksek menfaatleri uğruna ABD radarlarına açtık, İran’la üstü kapalı tam bir düşmanlık çizgisine geldik.
NATO içerisinde ABD’den sonra en yüksek askeri gücü silah altında tutan Türkiye, NATO tarafından yalnız bırakıldığını niçin görmüyor?
Dış politikamızın, bağımsızlığını kazanmış kardeş Türk devletleri ile ilişkileri ise tam bir hezimettir. İktidarın bu devletlerle yaptığı işler hiç denecek kadar yetersizdir. Halbuki bu devletlerle kaynaşarak ortak kurumlar vücuda getirerek Birleşmiş Milletler’de (BM) belli bir ağırlığa kavuşmak mümkündü. Türkiye Ermenistan’la futbol maçı politikası yaparak Azerbaycan’ı büyük ölçüde bize olan güvenini kaybetmiş hale getirdi.
Kafkaslarda, Orta Asya’da inanılır, güvenilir bir ülke olmamızın inancını pekiştirecek siyasi tutum ve davranışlara uzak kaldık.
Dış politika arşiv ve yetişmiş tecrübeli insan demektir. Dışişleri Bakanı’nın basında yer alan bir demeci beni dehşete düşürdü. Sayın Bakan: “Suriye politikasından vazgeçmeyeceğiz. Biz geçen asırda Trablus, Yemen ve Balkan Savaşları’nda ne yaptıysak onu yapıyoruz. Eğer dünyayı değiştiremeyecekseniz, dış politikanın anlamı yoktur” diyor.
Esad rejimini destekleyen ülkeleri eleştiren Davutoğlu, “Zulm ile abad olunmaz, hangi güçler arkasında olursa olsun Esad yönetimi başarılı olamaz” değerlendirmesini yapıyor.
1908 yılında Babıali baskınıyla iktidara gelen İttihat ve Terakki Partisi’nin lider kadrosu da böyle düşünüyordu. Alman emelleri ve ihtirası uğruna I. Dünya Savaşı’na girdik. Balkanlardan Trablus’a, Yemen’e muhteşem bir coğrafyada harp ettik. Yetişmiş insan gücümüzü ve milyonlarca vatandaşımızı kaybettik. 12 sene sonra dört yıl sürecek bir kurtuluş savaşını yaşadık. İnsanların sahip olduğu idealler çaplarını aşıyorsa, heder olurlar. Devletler de böyledir. Aynı ölçüsüzlüğü yaparlarsa gücünün sınırını acı tecrübelerle öğrenmeye mahkûm olur. Türkiye, bölgesinin güçlü bir ülkesidir. Ama bölgesel güç olduğunu kabul ettirecek unsurlardan mahrumdur. Tarihi ortak unsurlar azizdir. Saygıya layıktır. Lakin ekonomik menfaatler bu değerleri bir kenara iterek devletlere yön verir. Öyle anlaşılıyor ki Sayın Bakan 1908’den itibaren yakın tarihimizi araştırmaya vakit bulamamış ve en önemlisi ekonomi politikası açısından sağlıklı bir mukayese ve tahlil yapısı kuramamıştır. I. Cihan Harbinde ufuksuz ve maceraperest İttihat Terakki kadrolarının Trablus, Yemen ve Balkanlarda kurban ettiği insanlarımıza Suriye’de yenilerini eklemek heves ve düşüncesi boşunadır.
Kadroyu dinlememek ve yeterli dış politika tecrübesine sahip olmamak bugün iflasıyla karşılaştığımız uygulamaların temel sebebidir. Türkiye hedeflerini, stratejik önceliklerini, Batıyla olan ilişkilerini, kaynak ve kabiliyetlerini mevcut durumda yeniden değerlendirmelidir.
Hükümet dış politikayı artık iç politika malzemesi yapmaktan vazgeçmelidir. Siz akıl almaz gerekçelerle Suriye’ye yüklenirseniz, Suriye de üstadı olduğu terörün kapısını biraz daha aralar. Son 90 günde 59 şehit ve yüzden fazla yaralı verdik. Bunu görmek lazımdır. Ayrıca, Suriye’nin Çin ve Rusya ile bağlantıları İran’la ittifakı, Tartus Limanı’ndaki Rus ve Çin deniz gücü hesaplansa idi Türkiye dış politikada böylesine prestij kaybına ve stratejik çıkarlarını yitirme noktasına gelir miydi?
Kaybeden AKP iktidarıdır. Ne yazık ki Türkiye’dir. Büyük bir devlet ve millet dar ufuklu zihniyetle heder edilmektedir.

    

Döviz Fiyatları

ANKARA'da 3 Günlük Hava Durumu

Başkanımız

Köşe Yazıları

Gazete 1. Sayfaları

Röportajlar

Son Eklenen Video

Konferans Formu