İkinci Adam | 24.12.2015


İsmet İnönü, 25 Aralık 1973'te vefat etmişti. 1881-1885 yılları arasında doğan subaylar Harp Akademisini bitirir bitirmez devletin bin bir dert yüklü sınır boylarında bir birliğin başına geçtiler. Ufukları savaş, düşünceleri vatan oldu.

22 yaşında bir kurmay olarak katıldığı ordu hayatının daha ilk kademesinde gizli bir ihtilal cemiyetinin üyesidir. Kaderini askeri istikbali kadar bu siyasi cemiyete de bağlamıştır.

1908 Meşrutiyet hareketinde O'nun da Tek Adam gibi olayların içinde olduğunu fakat asla bir "Hürriyet Kahramanı" Enver Bey gibi parlamadığını görüyoruz. Mustafa İsmet, Hareket Ordusu saflarında aranan, fikri sorulan bir şahsiyettir. Tek Adam'ın ihtiras ve hayallerinin sınırı yoktur. İkinci Adam ise nadiren kendini bütünüyle ortaya atar. Kesin neticelerin alınacağını tespit ettiği dönüm noktalarında kavga ve mücadeleyi kabul eder. Nitekim Garp Cephesi komutanlığına tayin edilince Çerkez Ethem ve kardeşleri kumanda altına girmek istemezler. Kurmay subay ve çete reisi farkını anlamamız için şu anekdot çok önemlidir: Mustafa İsmet Çerkez Ethem birliklerini ziyaret eder ve Ethem Beye sorar; "Biz silah altına aldığımız genci üniforma kıyafetiyle giydiriyor, silahlandırıyor, altına at veriyoruz. Bir süre sonra fırsatını buldu mu köyüne kaçıyor. Sizinkiler nasıl oluyor da şu yokluk şartlarında size bu kadar bağlı kalabiliyor? Ethem Bey tebessüm eder: "Paşam, biz onları yanımıza alınca bizimle birlikte bir suç işletiriz. Suç ortaklığımız sebebiyle ölünceye kadar bizi terk edemezler."

Bilindiği gibi Çerkez Ethem olayı Mustafa Kemal'in dehası, İnönü'nün dirayeti sayesinde çözülür. Bu konu hala tarihçilerimizin ciddi araştırmalarını beklemektedir.

Arabamdaki bayrak çıkarılmaz
Birinci ve İkinci İnönü savaşları Garp Cephesi Komutanı'nın zafer takının kaidesini oluşturur. Mustafa Kemal Paşa Çanakkale'de kaderin ortak savaş meydanı olan bu kan deryasında tanıdığı ve her birisi örs ve çekiç arasında dövülmüş değerli kahramanları teker teker ziyaret eder. Onlara Millî Mücadele fikrini açar. Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Cafer Tayyar, Ali Fuat Cebesoy, Refet Paşa hepsi "Sizinle beraberiz" cevabını verir. Bu cevaplarına zafere kadar sadık kalırlar. İsmet Bey. "Paşam benim hiç ümidim yok. İzmit civarında bir arazi satın aldım. Tavuk yetiştireceğim" der. Kaderin cilvesi millî mücadeleye en son katılan İsmet Bey ve Fevzi Paşa zaferden sonra Genelkurmay Başkanı ve Başbakan olarak hizmet verir. İnönü Lozan'da Türk Heyetinin reisidir. Zor işittiği için müzakereler yavaş ilerler. Bu sağlam ve ağır ilerleyiş zaman zaman Fransız Heyeti Başkanı Kaplan Clemensau ile İngiliz Heyeti Reisi Lord Curzon'u çileden çıkarır. Ve bir gün patlatır. "Paşa neden Anadolu sizin oluyor? Neyiniz var?" sorusuna muhatap kılar. İnönü sükunetle şöyle cevap verir. "Anadolu'da bin yıllık hakimiyet dönemimizde ecdadımızın diktiği eserler, camiler, köprüler, hanlar, kervansaraylar, medreseler, darüşşifalar hepsi bu topraktaki bizim senetlerimizdir." Curzon "Peki, şimdi istediklerinize evet diyor tezlerimizi cebimize koyuyoruz. Yarın nasıl olsa iş görmek için bizden borç istemeye geleceksiniz. O zaman bu talepleri önünüze koyacağız." İnönü'nün cevabı kısa ve keskindir; "Şimdi istediklerimizi aynen kabul ediniz. Yardım istemeye geldiğimizde önerilerinizi değerlendiririz!" Bağımsızlık şuurunun bu kaya gibi ifadesi karşısında Curzon sadece susar.

Lozan Emniyet Müdürü İnönü'yü ziyaret eder "Size suikast yapılacağı yolunda istihbarat aldık. Lütfen arabanızdaki Türk Bayrağını çıkarınız." der. Paşa'nın cevabı "Arabamdaki bayrak çıkarılmaz. Beni öldürürlerse bir başka Türk başkan olur ama bayrak inmez" olur.

"Sizi babasız bırakmadım"
O'nun çok düzgün bir aile hayatı vardır. En büyük destekçisi sabır küpü Mevhibe Hanım'dır. Çocuklarının iyi yetişmesi asla vazgeçmediği temel dikkatidir. İnönü bir prensip adamıdır. Harf inkılabı gündeme geldiği zaman endişelerini, Gazi Paşa'ya anlatır. Alfabe değişikliği ile ilgili kanun çıkar. İnönü ölünceye kadar eski harfleri bir daha kullanmaz. Atatürk'ün zaman zaman eski alfabeyle ilgili notlarını görürüz. Atatürk'ün vefatından sonra Cumhurbaşkanıdır. II. Cihan Harbi'nin çok çetin şartlarında devlet sorumluluğu omuzlarındadır. Adana ve Kahire Müzakerelerinde Roosevelt ve bilhassa Churchill, Türkiye'nin savaşa girmesi konusunda ısrarlı olur. İnönü tamamen mekanize olmuş Alman panzer tümenleri karşısında savunma gücümüzün yetersiz kalacağını beyan eder. Churchill'in cevabı; "Hitler sizi işgal ederse Ruslar gelir sizi kurtarır." olunca İnönü "Peki. Ruslardan bizi kim kurtaracak?" ifadesiyle ret çizgisinde durur. Yıllar geçer, savaş biter arkadaşlarının "çok partili düzene geçmeyelim. Size iftira edecekler, hakaret edecekler, olmadık yalanlar uyduracaklar" ikazları karşısında "Hayır. Bunu yapacağım. Bu benim tarihi görevimdir. Bir başkasının bu görevi yapması için beklersek vakit çok geç olacaktır." Nitekim 1950'de seçimi kaybedince arkadaşlarının dedikleri bir bir gerçekleşir. Muhtemelen Sivas'a gittiğinde bayramlık kıyafetler giydirilmiş 5-6 yaşlarındaki kız çocukları Paşa'ya büyüklerinin ellerine tutuşturduğu deve dikenlerini takdim eder ve "Bizi sütsüz, şekersiz, ekmeksiz bıraktın." derler. Paşa gülümseyerek; "Doğrudur, sizi sütsüz, şekersiz, ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım!" der. O bütün bu çalkantılar karşısında bir kurmay sessizliği ve dikkati içindedir. Ticani tarikatının mensupları ellerinde çekiçlerle Atatürk'ün heykellerine saldırır. İnönü beklediği fırsatı yakalamıştır. Yıllardır ikaz ettiği irtica hortlamıştır. Demokratların her gün konuşmalarına karşılık O ayda bir kere basın toplantısı yapar ve elindeki yazılı metinden konuşurdu. Bu konuşmalar Türkiye'yi sallar ve gündemi tayin ederdi. Atatürk'ü usta bir satranç oyuncusu olarak "Atatürk inkılapları elden gidiyor!" beyanıyla öne sürdü. İşte Merhum Menderes burada oyuna geldi. Atatürk ve Menderes'i çatıştırarak O'nu istediği çizgiye çekti. Hiç şüphesiz insanlar kendi sonlarını kendileri hazırlar. Demokrat Parti iktidarının içinde iyi yetişmiş kurmayların olmayışı en büyük talihsizlikleri olmuştur. Öyle ki emekli bir yarbayı Milli Savunma Bakanı yapabilmişlerdir.

Bugün 1944 Türkçülük fikrini savunanlara yapılan işkenceleri kabul etmemiz mümkün değildir. Ancak sosyalizm fikrini savunanlar da bu işkencelerden yeterince nasip almıştır. İnönü, Kemalist düşünceye bağlıydı. O'na göre Türkçülük ve sosyalizm de Kemalist düşüncenin hâkimiyetine aykırıydı. İnönü için devlet ve Kemalist düşünce her şeydi.

Atatürk ve İnönü'nün partisi CHP'de Atatürk'e hakaretten mahkum olmuş bir şahsı Genel Başkan Yardımcısı yapmak hangi aklın işidir? Ayrıca Kürtçülük ideolojisini benimsemiş şahsiyetleri zirveye taşıyarak parti nereye gidecektir?Kürtler liyakatlerine göre her yere getirilmelidir. Ama Kürtçülere karşı hoşgörü göstermek fevkalade yanlıştır. Bu konuda İnönü'nün Atatürk'ün talimatıyla hazırladığı Kürt Raporunu öncelikle CHP'liler okumalıdır.

Yarın İnönü'nün vefat yıldönümü. Kendisini bu vesile ile minnetle yad ediyor, hayattaki aile fertlerine saygılarımı sunuyorum.

    

Döviz Fiyatları

ANKARA'da 3 Günlük Hava Durumu

Başkanımız

Köşe Yazıları

Gazete 1. Sayfaları

Röportajlar

Son Eklenen Video

Konferans Formu