Suriye olayları | 27.06.2012


Türkiye 1923’ten beri savaşsız yaşıyor. Geçen yüzyılda her 15 yılda bir sadece Ruslarla harp ettiğimiz hatırlanırsa, sulhun güzelliği daha iyi anlaşılır. Günümüzün güçlü ve aydınlık ufuklu Türkiye’sine bu sulh ortamıyla eriştik.
Bugünkü Türkiye öncelikle huzura, güvene ve dirayetli devlet adamlarına muhtaçtır. Çok değil 1908’de darbe ile devletin idaresini ele geçiren İttihat ve Terakki kadrosu bilgisiz, ehliyetsiz ve yetersizdi. 5,5 milyon kilometrekare genişlikte ele aldığı devleti yıkmış, milleti Kurtuluş Savaşını yapmaya mecbur bırakmıştır. Bu yöneticilerin ortak özellikleri “güçlü benim, iktidar benim, ben ne yaparsam doğrudur!” demeleriydi. Başvekil Talat için Cenap Şahabeddin, Peyâm-ı Sabah gazetesinde şöyle yazıyor: “Bu türedinin hali, yangın kulesine çıkmış bir amâya benziyor. Mevki hırsı ise:” Devlet başkalarının elinde nail-i refah olacağına kendi elinde ölsün. “Talat bunu tercih ederdi diyor.(İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi-İ.Hami Danişmend 4/411vd.)
Yakın tarihimizin bu ibret dolu tablosunu siyaset ve devlet adamlarımız ciddiyetle değerlendirmelidir. Sayın Başbakan’ın meclisteki muhalefet partilerinin liderlerini davet ederek görüşmesi tam bir kargaşa içinde olan siyasi hayatımız için ümit verici bir gelişmedir. Bu gelişme geç kaldığı, çok büyük yanlışlardan sonra yapıldığı gibi değerlendirmelerle tenkit edilse de bizim temennimiz bunun değerinin anlaşılarak devlet idaresinde devam ettirilmesidir. Bu yolla ortak bir dış politika zemini oluşacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti 1950’ye kadar sadece kendisi idi. Bu tarihten sonra NATO’ya girmemiz, İnönü’nün son döneminde başlayan ondan sonra hızla ilerleyen Amerika ile imzalanan ikili anlaşmalar bizi emperyalist güçlerin jandarması haline getirdi. Üzülerek ifade ediyorum; bu gelişme, “Büyük Orta Doğu Projesi” ile hızlanmış, Türkiye, Suriye olayında da görüldüğü gibi yapayalnız bir ülke olmuştur. Bu gerçeklerin ışığında milli birliğe büyük ihtiyaç vardır.
Ayrıca Türkiye bu şartlarda caydırıcı güce, silahlı kuvvetlere sahip olmalıdır. “Çuval olayı Hindistan’dan Portekiz’e kadar orta şiddette bir savaşın en güçlü ordusu Türkiye’dir inancını yıkmak için yapıldı.” Bunu başardılar. İsrail açık denizde yardım gemimize saldırdı, 8 yurttaşımızı öldürdü. Bugüne kadar bu olayla ilgili hiçbir talebimizi kabul etmedi.
Hâlbuki askeri caydırıcı güç olmamızın sayesinde 1958’de tek kurşun atmadan Kıbrıs’a bir alay soktuk. 1974’te Kıbrıs’a çıkarma yapan Türkiye’ye Yunanistan ağzını dahi açamamıştır. Bir diğer örnek ise dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı’nın Suriye sınırında yaptığı açıklamadan sonra A. Öcalan bu ülkeden çıkarılmıştır.
Bu gerçekler ortadayken Sayın Başbakan yapayalnız kaldığımızı görerek, 6 aydır tutuklu olan eski Genelkurmay Başkanı’nın yürek yakan sözlerini duymalı “Karargâhım Silivri, vatan görevimi burada yapıyorum” beyanındaki acıyı duyarak artık bir emniyet tedbiri olmayı aşmış, ceza haline gelmiş tutukluluk hallerine son verecek hukuki iradeyi harekete geçirmelidir. Ordusuyla kavga eden bir siyasi hareketin ülkesine huzur verdiği görülmemiştir.
Kardeşim dediğimiz Suriye’yi karşımıza almanın, onu bölecek çalışmalara yardımcı olmanın manası da yoktur. Çünkü bu coğrafya İngiliz altınlarıyla yaralı Türk askerlerinin cellâtlığını yapan bazı Arapların çirkin hatıralarına rağmen, bizim dünkü vatan coğrafyamızdır. Suriye 402 sene Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır.
Suriye ile bugünkü kavgalı ortama Amerika istediği için geldik. Bu büyük yanlıştan devlet ciddiyetine yakışır ağırbaşlılıkla dönmeliyiz. Kimin hizmetinde olduklarını bilmediğimiz bir kısım adamların, Türkiye’de eğitim görüp botlarla Suriye’ye taşınması ve orada terörist çalışmalar yapması iddiaları kendi hükümetimize yapabileceğimiz en ağır ve en büyük hakarettir. Bu sebeple aklımızı kullanmaya mecburuz. Suriye’nin iki müttefiki İran ve Rusya’dır. Türkiye doğal gaz sebebiyle Rusya ve İran’a karşı çok dikkatli olmalıdır. Bugün Suriye’ye savaş ilan etmek, Rus donanmasına bomba atmak ve karşılığına hazır olmak demektir. Unutmayalım Rusya ve Çin arasında da ciddi askeri işbirliği ve ittifak vardır.
Millet, ordusuyla barışmış, yeni ve gelişmeci projelerle ülkeyi birlik ve bütünlük içinde kalkınma ufuklarına götürecek hükümet anlayışını özlemle bekliyor. Sayın Başbakan aklıselimini, sağduyusunu, gönül gözünü dalkavukların perdelerinden kurtarmalıdır. Yanlıştan dönmek en büyük fazilettir.

    

Döviz Fiyatları

ANKARA'da 3 Günlük Hava Durumu

Başkanımız

Köşe Yazıları

Gazete 1. Sayfaları

Röportajlar

Son Eklenen Video

Konferans Formu