Vatan Sevdalıları | 18.02.2016


Cenaze namazları dost, arkadaş, aşina olanların son ortak durağı oluyor. Haziran 2015'ten bu yana S. Demirel, Ş. Pehlivanoğlu, K. İnan, K. Genç ve Ş. Karataş gibi sorumlu siyaset ahlakına sahip, her şeyin üstünde Türkiye diyen, çok değerli devlet ve siyaset adamını öbür aleme uğurladık. Her birisinin namazında eski tanıdığım o kadar değerli şahsiyetle karşılaştım ki içimden aynı soruyu tekrarladım: "Tanrım, böylesine yetişmiş kadroları olan bir ülke nasıl ve neden kalkınamaz? Birbirlerini uzun süredir göremeyenler karşılıklı olarak "Nasılsınız?" diyorlar. Cevap hep aynı, hiç değişmiyor: "Türkiye gibiyim!" Evet bu topluluğun bütün mensupları şu anda hangi siyasi çizgide olursa olsun hepsi Türkiye sevdalısıdır. Kendisine İslamcı diyen iktidarın; İslam'a olan nispeti zaman içinde öylesine erimiş adeta bitmiştir. "Ata yalan söyleyen bana da yalan söyler" diyen İslam ahlakının muhteşem ölçüsünün eridiğini görmek kolay çile midir? Bildiğiniz gibi İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'dan sonra en çok itibar gören eser Sahih-i Buhari'dir. 6 ciltten meydana gelen bu eser İmam Buhari'nin araştırmacı kimliğinin ve ilim haysiyetinin abide eseridir. Buhari öyle hassas ve öyle yüksek bir dikkatle çalışarak yüce Peygamberin hadislerini toplamıştır ki eseri asırlardır hizmet veriyor. İmam Buhari, çok hadis bildiğinden bahsedilen bir kimseyi tanımak ve bildiklerini öğrenmek için O'nun köyüne gider. Evinde olmadığını mezarlığa kaçan atını yakalamakla meşgul olduğunu söylerler. O da köy mezarlığının yolunu tutar. Bakar ki bir adam elinde yün külahla "geh, geh" diyerek ata yaklaşmaya çalışıyor. "O külahta ne var?" diye sorar. Adam; "İçi boş ama at ne bilsin. Yeter ki bana yaklaşsın ben anında yuları boynuna geçiririm" der. Buhari; "Ata yalan söyleyen bana da yalan söyler. Senin naklettiğin hiç bir hadis'e itibar etmiyorum" der ve köyden ayrılır.

Müslümanların, İslam dininin öz kimliği ile uzlaşmış hemahenk yaşadıkları güzel zamanlarda ahlak sahibi olmak temel dikkat ve vicdan muhasebesinin sancısıydı. Varlık ve hizmet sahibinin helal ve haram dikkati vazgeçilmezdi. Ne yazık ki zaman, değişik coğrafyalardan esen rüzgârlar bize öyle bir İslam taşıdı ki; "Efendim çalıyorlar ama hizmet de ediyorlar" hükmünü tabii hale getirdi. Helal ve haram karışabilir mi? "Ben ahlakı kemaline eriştirmek için gönderildim" diyen peygamberin ümmeti böyle bir ahlaksızlığı nasıl benimser ve savunur?

Bugün Türkiye'de Anayasada yer alan kuvvetler ayırımı prensibi uyumaya terk edilmiştir. Meclis'in manevi şahsiyetinde olan icra, uygulama yetkisi hükümet tarafından kullanılmaktadır. Hükümet icraatının muhasebesini devamlı bir şekilde Meclis'e vermek zorundadır. Ancak ülkemizde bu kurala yeterince riayet edilmediğini görüyoruz. Özellikle terörün bizi sürüklediği örtülü savaş şartlarında Meclis'e devamlı bir biçimde bilgi ve hesap vermek, tenkit ve tavsiyelerini almak gerekir. Nitekim 2. Dünya Savaşı'nı Churchill İngiliz Parlamentosuyla birlikte yürütmüş, Hitler bir gün meclise hesap vermemiştir. Yunan topçusu Haymana'yı döverken TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Meclis kürsüsünde sorulara ve tenkitlere cevap veriyor, konuşmasının sonunu, "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh da bütün vatandır" diye bitiriyordu. Milleti Meclis temsil eder. Milletin bütün duyguları Meclis'in bağrındadır. Gerçek liderler millî iradenin temsilcisi Meclis'le el ele, gönül gönüle yürümeyi başarır.

İncirlik Üssü'ne Suudi uçakları iniyor, Meclis'e bilgi veren yok. Suriye'de bir beldeyi Türk obüsleri dövüyor Meclis ve Millet bu gelişmelerden habersiz, seyrediyor. Bu kopukluk derhal giderilmeli, sonu hüsran olacak maceralara girilmemelidir.

Bir cenaze namazı vesilesiyle neden bu satırları yazdığımı merak edebilirsiniz. Kör ihtirasların ne kadar boş, ölüm karşısında helal haram demeden mal biriktirmenin ne kadar zavallılık olduğunu ancak insanlara ölüm kavratabilir. Yahya Kemal; "Ölmek, kaderde var bize ürküntü vermiyor/Yalnız vatandan ayrılışın ıstırabı zor..." diyor. Bu ıstırabı hafifletmenin yolu vatan sevgisinde birleşenlerin diğer her şey teferruattır diyerek tek bilek, tek yürek ve tek yumruk olmalarıdır... İçimizdeki hainleri, dışımızdaki düşmanları ezmenin başka yolu yoktur.

    

Döviz Fiyatları

ANKARA'da 3 Günlük Hava Durumu

Başkanımız

Köşe Yazıları

Gazete 1. Sayfaları

Röportajlar

Son Eklenen Video

Konferans Formu